Hatice Ener







Güneş  

Onbeşinde batan güneşim
Dünyayı aydınlattı 
Hala bana uğramamış
Aldı ellerimi
Dörtnala ayaklarımı
Yüreğimi ruhumu
İnsanlığımı vicdanımı
Aldı yetmedi
Kapım pencerem
Gece gündüz açık
Biiiiir ışımadı
Sonsuz sabrımı
Bitmeyen ömrümü tüketti
*Nuh dedi peygamber demedi
Neler neler
Güneş
neler aldın
Bu geçen biten ömürde

Hatice Ener
27.6.2023 21:41:00

***************************************************************************

Anlatsana Nene

Hayat çok zor değil mi?
Yüzün çizgilerle dolu.
Şu penbe yanağının altındaki hangi çileyi çekerken kaldı?
Anlatsana nene
Şu derin çizgiyi diyorum,
Penbe yanağının altındakını!
Hayat çok zor gençligimi benimle değişirmisin nene?
-Anlatayım yavrum masal değil uyan genç ses
-Canlan genç nefes nedir bu kırılmışlık, nedir bu küskünlük.
-Hayatı görmek istersen başka gözlerle değil,
-İşte o zaman nifak tohumları ekilir gerçeğe
-Sabır'da var azim'de bunları taşıyacak koruyacak
-Çelikten göğüste var.
-Bak yavrum belki bu çelik göğsü yaracak,
-Herşeyden yoksun bir kılıç olabilir sen aldanma,
-Kendini bırakma onun keskinliğine acı vermesine
-Sen sabrınla azminle inandığın gerçekten ibaret
-Çelikten göğsünle, karşısında dimdik durursun
-Yıkılmadan ayakta kalırsan
-İzi kalmış çok mu yavrum

Hatice Ener
21-04-1986

***************************************************************************

Küçüksün

Ne istiyorsun küçük
Duyguların yaz yağmuru gibi
Belli değil küçük
Bakışların gül gibi
Saf renkli taze
Küçük dilinden çıkanlar
Herşeyi durduracak kadar
Hem akıllı hemde zevkli
Bazen komikte olsa
Senin sırrına gücüne erişilmez
İmreniyorum sana küçük
aradığın herşeye oyunlarınla
Temiz kalbinle sahip oluyorsun
İmreniyorum sana Küçük

Hatice Ener
12-05-1983

***************************************************************************

Beş Yıldız

Hayal treni hayal otobüsü
Tek yolcu´su ben
Bileti sudan ucuz
Konforu beş yıldız
Karanlıklardan geçer
Yeşil ovalardan
En zoru
Çetin dağ yollarında
Havada uçuşur gelincikler
Yakalamaya çalışırım
Ellerim paramparça

Hatice Ener

***************************************************************************

Deniz

gökyüzü müsün
evet evet
gökyüzü olmalısın
ışıl ışıl ay
ne hırsız kaçar
ne de bekçi kovalar
ayıların
içyüzü görünmüşken
kutup ayısını
nasıl taşırsın
hasır altı yaparlar
hırsızlığı
samanyolu hep böyle
iz'mi bırakır
çoban yıldızı
ah ah
onca yıldız güder
fireleri sayar
sabahın perdesini açar
günü selamlar
deniz'misin
evet evet
deniz olmalısn
maviliğin
hırçın asi dalgaların
dünyayı sarmışlığın
martıların tokluğu
göz açıklığındanmı
denizin bereketindenmı
bu toprakların
günahındanmı
kan çiçekleri açmaları
korsanlar korsanlar
kimliksizliğim
korsanlar
yılanlar camgözler
yunusu gördün'mü deniz
deniz deniz
sar
bütün dünyayı
yapacaksan
bir güzellik
bu topraklar
kan çiçekleri
açmasın

Hatice Ener

***************************************************************************

Ağaç

Ağaç aynı ağaçtır,
ibne dönme şerefsiz pezevenge
dönme fahişeye
Lakin sahih olanada
gölgesini verir
Doğanın ikramına engel değildir,
fırlama, ayrık ot, ne olursa olsun
Ah bekletme beni sen
güneş gibi ışıyarak koşarak koşarak gel
Zamanı hiçe sayan
An,
miski anbere
her an her an müjdele baharı

Hatice Ener

***************************************************************************

Sen Nesin

Ey insan sen nesin biliyormusun
Haberin varmı kendinden
Sen
Bazan ahmak ukala olabilen bir robot
Sen
Dünyanın her olayını her hareketini içine alsada
Seni yine așamayan bir bilgisayar
Sen
Vidasını sık istediğini yap
Önüne geçsen kıyıp doğrar
Vidasını gevşet sana muhtaç bir makinasın
Estağfurullah
Sana robot bilgisayar makinasın demedim
Demek ki herbirinden bir parça var sende
Sen bir dahisin ey insan
Dünya büyüklügünde bir tarlasın
Bu tarlada insanlık sevgi yetiştirmeyi unutma

Hatie Ener
28-04-1988

***************************************************************************

Ayna

Koca bir aynaydı
dev'de kendini görür
hatta sen bile
hala
kendini
göremiyorsan
o halde
sen kelime puzlesi !
devdende büyük iblissin

Hatice Ener
17-01-2008

***************************************************************************

Artık 

Artık kendi kendime gülebilir
Kendi kendime konuşabilirim
Nasıl olsa taş duvarlar anlamıyor
Deli diyecekler varsin desinler
Aşık bir delinin
Kuyuya atacağı taştan ne olur
Atılan taşları sayıyorum
Taş duvara ekliyorum
Ve hepsi sırıtıyor

Hatice Ener

***************************************************************************

Bahar Küskün

Bahar yemyeşil Bahar taptaze
Yeni umut gibi
Yaşama savaşının kazanılması gibi
Sabah içilen güzel kokulu çay gibi
Hiç mi yoktur baharın derdi
Benim gibi dertsiz bir bahar düşünemiyorum
Ormanı çiçeği çimeni oldumu
Baharın tadına doyum olmaz
Baharın sabahı akşamı
Baharın seher kokusu şifadır
İçlere çekilmek için can atar
BIR KARIŞINDA AGAÇ OLMAYAN
BİR ŞEHİRDE BİR KÖYDE
BAHAR NASIL OLUR İÇLER YAKICI
YAKMAK KESMEK İNSAN ÖMRÜNDENDİR
Bahar yasta bahar küskün
Baharı karşılamak için
BIR AGAÇ BİR TUTAM ÇİMEN OLSUN

Hatice Ener
01-03-1984

***************************************************************************

Hak

Hangisi hak hak nedir
Hak ne zamandan beri hak
Bir yanda açlık çeken
Bir yanda çöpe atılan ekmek
Bu mu hak
Ayağa batan diken
Saça uymayıp atılan ayakap
Yamayadamı yama yapılsın
Modaya uymadı diye elbise atılsın
Bu mu hak
diyeceksin
Çalışsın kazansın bileğiyle kazansın
Hayır hak bilekle kazanılmıyor
Kırk dolap gibi kırk oyunla kazanılıyor
Dilim böyle zikreder

Hatice Ener
06-08-1985

***************************************************************************

Sahi

yazılsa güzelliğiniz
uçarsınız
yazılsa çirkinliğiniz
utanırsınız
sahi
utanmayı bilirmisiniz
ömrüm
yüzsüzlüğünüzden utanmakla geçti

Hatice Ener

***************************************************************************

Bitmedi mi

Göz kapaklarıma kelimeler takıldı
İzlerim izlerim izlerim
Dikenli bahçelerde öterim
Birinci sahne ikinci sahne
İzlemekten yorulmam
Heyhat sahnedekiler
Siz yorulmadınız mı
bitmedimi oyunlarınız

Hatice Ener

***************************************************************************

Nokta

Ne çekti elinden
Gözlerimin daldığı nokta
Soru virgül ünlem
Boșuna çırpınmayın
Size verecek cevabım yok
Herșeye nokta
Hatice Ener

***************************************************************************

Kara Sevda

Doğdum
Sen başımdsın
Ağlıyorsun ağlatacaksın
Belli kara sevda
Yürüdüm 
Sen yanımdasın
Hiç'te dost bakmazsın
Yoluma düğüm attığın belli
Kara sevda
Kalbim kan ağlar
Sevgili duymaz
Adın kara sevda diyemi 
Kara sevda
Ölsem de ayrılmazsın benden
Başucumda gözün olduğu belli
Kara Sevda

Hatice Ener
1987

***************************************************************************

Kara Üzüm

Sen dudağa gidecek kara üzüm
Yalnızca benim dudaklarımda ol
Ellerim ellerini tutmak
Gözlerim gözlerine bakmak
Kalbim seni ister
Ben neyleyim bir garip hamal
Sevenleri taşırım
Taşırım böyle güzeli seven
Garipleri taşırım


Hatice Ener
15-04-1987

***************************************************************************

Fidanım

Fidanım boynunu bükmüş 
beline taş yaslanmış
Damarına illet musallat olmuş
Gözü yaşlı Fidanım
yolum kapanmış
arkadaşlarıma yetişemem diye
Günleri ah diyerek geçer
Çareyi benden sorar 
Kınalı Fidanım
Acaba ben kimden sorayım
Yar yar diye inleyen 
gönüle çareyi
Ben kimden sorayım

Hatice Ener
19-03-1984

***************************************************************************

Sahi

yazılsa güzelliğiniz
uçarsınız
yazılsa çirkinliğiniz
utanırsınız
sahi
utanmayı bilirmisiniz
ömrüm
yüzsüzlüğünüzden utanmakla geçti

Hatice Ener

***************************************************************************

Işık

ışıkları sönen
sehirlerde
pencerelerde
maddeleriyle uyurlar.
bilseler
ne de zenginler
kimyadan.
maddelemişler
alışkanlık yaptırmışlar.
ışıktan ibaret
yürek ve ruhtan
habersizler.
yarın
herşey doğal değil
alışkanlık olacak.
serseri ruhum
gelincik dudaklarım
asi yüregim nehrim
karanlıkta
süzülür ışığıyla.
çocukların elbiseleri
büyüklerin içi kirleniyor
Anne beni gökyüzüne as
yıldız olacağım sonsuzlukta.
inan
Babam'da bahtiyar
beni marangozcuya
çırak verdiği için.

Hatice Ener

***************************************************************************

BLUMEN SCHÖNHEIT

Nicht zu denken, nicht
An die See Shells,
und
für Dich
ewig, reserviert des Todes.
Denken, nur ein Denken,
nur ein Stern,
Ihnen gehörent weise Philosophie,
für liebe Kinder und Blumen Schönheit
Niemals, nie bereuen,
Du hast,
nicht geglaubt, das Dogma
Du geglaubt an die Menschen
Hörst Du, hörst Du der Flügelschlag,
Alle Vögel zwitschern Sie

Hatice Ener

***************************************************************************

Aşk Pınarı

Alnımın terini sildim
Elimde kaldı
Aşk pınarının tuzu

Hatice Ener




Impressum

Hatice Ener

Medya 

www.haticeener.net

he.ener@kabsi.at


Biyografi

        Hatice Ener Konya`da doğmuştur.Konya Kulu`da ortaokulu bitirdi.Ankara Lisesi 1.yılı bitirdi, sömestr döneminde rahatsızlandığı(Şeker Hastalığı) için okula devam edemedi ve okula devam edememesi yapacağı şeylerin bitişi olarak gördü.Fakat azimliydi pes etmek ona göre değildi.1989 yılında Nevşehir Lisesi 2 ve 3. sınıfını dışardan bitirdi,2013 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Lisans Açıköğretime girdi dördüncü döneme başlamadan bıraktı.1990 yılından beri Avusturyada yaşamaktadır. Teknoloji ve bilime ilgisinden dolayı 2003 yılında ECDL Computer ehliyetini yapmıştır.Bütün zamanları toplum inceleme ve yazmakla doludur.Kalabalıktan ve kargaşadan uzak gitmiştir onun için zaman kaybıydı.Ve kalabalık kalabalıklar sürü olmuş ve olmaktan bihaber kalabalıklar. Kalabalıkların konusu belki yaşam mücadelesidir ötesi kapitalizm ve faşizm tarafından oluşturulmuş yaşam mücadelesidir.

     Ve insan her zaman aldanır aldatılır bu yaşam mücadelesinde, bilerek bilmeyerek.Oysa dünya doğum ve ölüm arasındaki doğanın bahşettigi bütün güzelliği ve nimetiyle yaşanılası bir hayattır.Ve bu hayat ve bu yaşam bütünüyle en son küresel adı verilerek insanlığa dayatıldığı gerçekliğini savunmuştur.Yalan hırs kin kendisine aykırı olduğu için yalnızlığıyla kolkola gezmiştir hayatı boyunca.Asidir isyankardır farkındadır, insan hayatının %70 nin insanın kendi istemi dışında oluşturulduğuna.*Kavgaysa en büyük Kavga aşk ise en büyük Aşk hayat ilkesi olmuştur.



Edebiyat



     İlk şiirini 1979 da yazdı.Hayatı boyunca insanları incelemesi, insan hareket davranış değişim dönüşümünün etkisi, ilk şiiri dahil bütün yazılarında belirgindir.

Kadının toplumdaki yerini çocuk yaşlarda farketmesi, Yazı Şiir dilindeki isyanın özgürlük ve gerçekliğinin yaşamdan ibaret olduğu düşüncesi bir çok şiirinde yazilarinda belirgindir.İnsanın yaşama olan aldanışını aldatılışını, bu aldanışla iyi ve kötünün icratcısınında yine insanın kendisi olduğu yazılarında belirgindir.

     Şiirde hece ve ölçüden uzak gitmiştir,hece ve ölçünün duygu his estetik ses ve ahengin şiirde kalıplaştırdığına inanmıştır. Hece şiirini,yürüyen bir insana adımlarını sayarak yürü diye dayatılmasını, şiirdeki hecenin aynı manada olduğunu savunmuştur.Ayrıca imgeninde okuyucunun, şiirdeki temaya ulaşmasında bir engel olduğuna inanır tabiki imgede 20.Yüzyıl dehası Nazım Hikmet şiirini bu düşüncesinin dışında tutmuştur. İçinde insan olmayan şiirin, kelime yığınından ibaret olduğuna inanır.
Ne yazık ki bugün Türk şiirinin hakettiği yerde olmadığına inanır.Türk şiirinde 2.yeniden sonra şiirin duygu ruh estetik ses ahenk ve manadan yoksun olduğu düşüncesindedir.
2.yeni toplumdan uzaktır.Bunu toplumların postmodernite çağ atlama aşamasında, önce insanda sonra şiirde duygu his estetiğin dezenformasyona uğradığını savunmuştur.

      Hatice Ener`in yazıları şiiri bireye değil Dünya hitablıdır kozmiktir.şiirinde dünyayla hasbihaldir bu bütün şiir ve yazılarında belirgindir.Haksız eleştirilerde,kozmik şiiri bir zümre bir toplumla isimlendirmek ahmaklığın handikapı olarak görmüştür.
1988 yılında yazdığı ilk şiirlerinden 'SEN NESIN' şiiri evrenselliğin açıklayıcı bir örneğidir.


Sen Nesin  


Ey insan sen nesin biliyormusun

Haberin varmı kendinden

Sen
Bazan ahmak ukala olabilen bir robot
Sen
Dünyanın her olayını her hareketini içine alsada
Seni yine aşamayan bir bilgisayar
Sen
Vidasını sık istediğini yap
Önüne geçsen kıyıp doğrar
Vidasını gevşet sana muhtaç bir makinasın
Estağfurullah
Sana robot bilgisayar makinasın demedim
Demek‘ki herbirinden bir parça var sende
Sen bir dahisin ey insan
Dünya büyüklügünde bir tarlasın
Bu tarlada insanlık sevgi yetiştirmeyi unutma


Hatice Ener

28-04-1988


Metafer


*-İnsanlığı uzakta aramana gerek yok çok yakınında hatta görmek istersen içinde.

*Terörün olduğu yerde kimse özgürlük insan hakları human right demesin, inkar etmekten çok kendisini ihbar eder !

*Faşizmde kardeşlik yoktur çıkar menfaat kardeşliği vardır

*İnsanı çok iyi tanıyorum tabi'ki insanda beni tanımalıydı

*Bütün kapılar kapanmadan önce açıktır,bütün kapılar açılmadan önce kapalıdır. Bütün kapılar hayat boyunca ne kapalıdır ne'de açıktır sen olduğun için(aykırı, zıt , karşıt yani paradoks.paradoks olsun olmasın paradokstan çok bir ide var, önemlisi bu ide’yi bulmaktır. Kapalı kapı açılır açık kapı kapatılır.Burda bewegung (hareket)vardır, herşey bu harekete hareketin düşünmenin bağlı olduğu insandadır.Hareket etmezse düşünmezse hiçbirşey olmayacaktır.

*İnanç aşk edeble, vicdan insanlıkla, gemileri yaka yaka, sahte ve yalandan ibaret bütün limanlarınızı çürüttüm

*Doğal seleksiyonu bozmak bilim değildir

*Susmak ilimdir,haksızlığa hırsızlığa vicdansızlığa yalana haykırmak  bilimdir

*Savaş isteyen ülke liderleri,sizler savaşın! ölüme gönderdiğiniz gençler sizleri izlesin

* Özgürlük insanın kendisi olmasıdır 

* Bütün kapılar kapanmadan önce açıktır,bütün kapılar açılmadan önce kapalıdır,bütün kapılar hayat boyunca ne kapalıdır ne de açıktır sen olduğun için 

* Çok değişkensiniz/hatta/yalan bile masumdur/siz/yalan söylemeden önce

* Üzülme düşünüyorlarsa, kötülük iyilik, çirkinlik güzellik dahil herşey insana mahsustur

* Bilgi görünenle algılanan hissedilen ve bu duyuma konulan tepkidir.Her görülen bir tepki oluşturur.Tepkinin oluşmaması sıradanlığa itaat etmektir

* Ezberle değil aklınla yol al

* Gökyüzü gökyüzüdür yeryüzü yeryüzüdür dünya dünyadır ya insan 

* Birşeye inandığın andan itibaren kendi gerçeğin(doğrun) biter,fakat somutu görmeden inandığın şeyin gerçekliğini sürdürmek kendi kendini aldatmaktır 

* Gerçeğin değil yalanın cesarete ihtiyacı vardır

* İnsanın en büyük kaybı görmek değil öğrenmekle ilgilidir 

*Ne zaman yaptığınız şey doğruysa, homurtular tıkırtılar duyarsınız

* aykırı, zıt , karşıt yani paradoks,paradoks olsun olmasin paradokstan çok bir ide var, önemlisi bu ideyi bulmaktır.Kapalı kapı açılır, açık kapı kapatılır,Burda bewegung(hareket)vardır, herşey bu harekete hareketın düşünmenin bağlı olduğu insandadır. Hareket etmezse düşünmezse hiçbirşey olmayacaktır.


Hatice Ener


BİLİNÇ ve ANLAMLANDIRMA KURAMI


İnsanın sahip olduğu bir çok değer,doğruyu, yanlışı, iyi, kötü bütün bunları anlam verme sonucunda çıkartıyor.Çünkü doğru faydalıdır, yanlış zararlıdır bunu deneyerek düşünme eylminde bulunarak, eylem yaparak yanlışı yada doğruyu bulur insan,tabi bu eylemi pratikte değil akılda yapmak şartıyla.Anlamlandırmak yada anlam vermek, bu bilinçten gelir.  İnsanın özünde olan bir eylemdir,dışa çıkan bir eylemdir tabiki buda, insanın dünyadaki varoluş statüsünü iyi yada kötü statüsünü, mutlu yada mutsuz statüsünü belirler.Bilinçli insan,anlam verdikten sonra yetenekler dışarı çıkar.Dünyayı anlama, insanları anlama, doğayı, tabiati anlamakta bunun içindedir bütünüyle,buda çok önemlidir insan doğasında.Anlam anlam vermek anlamlandırmak, bilinçten kaynaklanan bir şeydir.İnsanın şeylere anlam vermesi.Bugün insanların sahip olduğu değerlerin kapsamını barındırıyor. Bütün bu kavramlar olgular anlam verme sonucu oluşmustur.Şeye anlam verilir şey bütün olur, bütün anlamlar ve kavramlar,insan bilincinden doğan yaşama isteğinden kaynaklanır.İnsan sürekli anlam verir herşeye.Bilinçlenerek her şeye anlam verdiği andan itibaren insanın sahip olduğu bütün kavramlar kültür iyi kötü vb. bu gibi özellikler oluşur.Anlama ve anlamlandırmak, tarihte kültür oluşum ve kültür değişimleri anlamak ve anlamlandırmak sonucu oluşmuştur.


Hatice Ener


Suyun İzi


*Teori *Araştırma *İnceleme *Bilim


Suyun izi, suyun izini takip edeceksin, uzun süredir ve oluşum evrelerini düşünüp,bunun üzerinde yoğunlaşıp, olma ihtimali dahil kesin bir sonuca vardığımı düşünüyorum.Tabi bilimle uğraşan insanlar bu teorimi kabul etmeyebilir ve araştırmaya değer olduğunu düşünüyorum.Deniz kıyısı şeridindeki su hareketi ve biraktığı izler , akıl mantık, bilim bilgisiyle izlendimi düşündüğüm teorinin gerçekligi belirginleşirDiyorum ki Dünya yaşadığımız gezegen ilk varoluş an'ı suyla kaplıydı,aklına gelebilecek her yer su kara yok bulunmuyor, güneş ısı'sı, buharlaşma,bugün gördüğümüz durumu oluşturdu.Fotolarda işaretlediğim yerler öyle 50-100 bin yıl değil milyonlarca yıl sonunda oluşmuş belirgin izlerdir yani *Suyun İzi'dir.Nasa, Marsa Perseverance uydusunu yeni gönderdi 18-2-2021, jezero kraterine iniş yaptı ve jezero kraterinde su'yun olma ihtimali var olmuş olabilir gerçekliği vardır.Şunu düşünebiliriz milyar yıl sonra Dünya, Mars Satürn gibi gezegene dönüşür suyun bitmesi,her yüzyılda, bin yılda,milyon yılda suyun bitmesi,dünyayı marsa satürn gibi gezegenlere dönüşür dönüştürür, buna en büyük katkıyı.bilerek bilmeyerek insan başarmış durumdadır.


Hatice Ener

21-2-2021


Felsefe


FELSEFE LABARATUVARI AKIL -1


                Felsefenin labaratuvarı Doğadır doğaldır, bugün Bilim labaratuvar ve objeye, materyala ihtiyaç duyarken Felsefe, bütünüyle doğaldır Doğa ve doğaldır labaratuvarı.Gözlem, inceleme, düşünme fikir üretme, bütün bunlar Felsefenin doğal labaratuvarında oluşur. Buda Bilime çok büyük bir akılcı gerçekçi farktır.

Ben şöyle bir örnek vermek istiyorum insanlarda daha iyi farkındalık oluşacaktır Felsefe konusunda.Komedi yada komedyen veya eskilerde kralları eğlendiren soytarılar vardı.Bu komiklik komedyen ve izleyenden ne anlar insanlar,ne´mi anlar oturup kendilerini seyreder ve kendilerine gülerler.Evet insanların soytarıları komiklikleri yada komedyenleri oturup seyretmesi ve gülmesi düpedüz kendisine gülmesidir farkında olmadan.Burdan bu örnekten sonra konumuza gelmek istiyorum.Evet bugün felsefeciler akademisyenler düşünürler sadece türkiyede değil bütün dünyada kendi kendilerini aldatma durumundadırlar. Kendi komedyalarını her gün insanlara öneriyorlar,nedeni bunların bilgi üretmek değil ezber ve alışkanlıkların etrafında dönüp durmalarıdır.Bunları zorlayan neden, sıradan budalalar gibi kendilerini aşamayıp ve korkularına yenik düşmeleridir.

Bilgi yeni bilgi üretilmiyorsa,kendisini tekrarlıyor, merkezde kendi ekseninde dönüyor, ezber ve alışkkanlıktan öteye gidemiyorsa ben o felsefeye felsefe diyemem bu kendisini ve bilgi peşinde koşan insanı aldatmaktan öteye gidemez.


FELSEFE LABARATUVARI AKIL -2


             Felsefenin labaratuvarı akıl’da, Doğa doğalı incelemek bugün gerçektende, Bilime çok büyük bir fark atmıştır.Bütünüyle doğal, farklı düşünülmesi budalalıktır, ne bir materyala ne de bir labaratuvara ihtiyaç var.Sadece bir akla bu aklı gözlemleme inceleme özümleme ve gerçekçi düşünmeye  ihtiyaç  var.Buda doğayı insanları ne kadar farklı ve gerçekçi inceleme başarılırsa, Felsefe, Felsefe labaratuvarı oluşur.Bütünüyle doğal,ezber alışkanlık her türlü merkezcilikten uzak bir Felsefe labaratuvarıdır saf Akıl.Bilimin felsefeye ihtiyacı vardır hatta bilim felsefesiz hiç birşey yapamaz.Bilimin saf katkısız doğal felsefeye ihtiyacı vardır.Doğadan doğaldan ayrılmak insana her zaman kaybettirir.Bugün insanlığa kaybettiren ne felsefedir ne bilimdir, insanın doğadan doğal yaşamdan kopması modernizm denilen histerikli etik bir anlayış ve oluşumdur nedenseli.


Hatice Ener


BİLGİ NEDİR



       Bilgi, gördüğün duyduğun, dokunduğun, hisettiğin, sezdiğin düsündüğün herşeydir.Hiç bir bilgi görmeden duymadan hissetmeden sezmeden araştırıp incelemeden oluşmaz.Okumak öğretir olan daha önceden oluşmuş olan bilgiyi.Bilgi nasıl oluşur, gördüklerin duydukların gözlemlerin akıl tahlilinden geçdikten sonra bilgi oluşur.Bu güne kadar var olan bütün bilgiler, görme duyma hissetme üzerine oluşmuştur.Akılda tahlil edildikten sonra bilgi olarak insanlara faydalı hale gelmek için oluşur.Okuduğumuz dehaların bilginlerin bu yöntemlerle bilgileri bizlere ulaştırılmıştır. Araştırır görür, duyar, inceler, akılda tahlil yapıldıktan sonra bilgi olarak bize ulaşır.Okuduğumuz,araştırma bilgi bilim kitaplarını yazanlar nerden aldılar bu bilgiyi yada bilgileri.Görerek, duyarak hissederek, inceliyerek bir şeyi akla taşıyıp akılda tahlil yapıldıktan sonra dışarı bilgi olarak çıkar.Bütün olasılıklar bütün fikir ve tezler ileri sürerek bir şeyin sonucuna varılır.Akılda tahlil edilen herhangi birşey aklın pratiği zekayla  çarpılarak ikiye katlanır bilgi daha olgun daha doğru belirleyici bilgi olur.Durumu belirleyen gerçek doğru yanlış bilgi vardır.Bunlar çok önemlidir nedeni bu bilgilerin durum oluşturmasıdır.Hareket tavır belirleme bu doğru veya yanlış bilgiler sonucunda oluşur.Insanin kendi düşüncesini uygulaması kendi durumunu anı belirler.Toplum durumunu halk durumunu yaratan bilgiler aynı realitededir.Dünyada toplumda durum ve sonuç belirleyen yeterli derecede doğru, yanlış, yalan bilgiler vardır.Bunu aşmak için yeterince araştırmak ve incelemek gerekir ki yanlış durum sonuç belirlemekten kaçınılmış olur.Bu sadece, sadece bir insan için değil bir toplum, bir Ülke için de geçerlidir.Bir örnek bu durumu açıklamaya yeterlidir.Tıpta herhangi yanlış yalan bir bilgi uygulaması çok kötü sağlık sorunları yaratır bu hassasiyet ve hata her alanda geçerlidir.Tarihi,sosyolojik,ekonomik,kültürel, tıbbi, gündelik bilgiler anı durumu hareketi tavrı ve sonucu belirleyici etkenlerdir.Bunlardan herhangi birinde yanlış yada yalan bilgi varsa, insanın, toplumun, halkın ülkenin durumunu değiştirecek kadar fonksiyonu vardır ve yeterlidir.Bilgi,gördüğün duyduğun dokunduğun hisettiğin sezdiğin düşündügün her şeydir.


Hatice Ener


AKIL ve MANTIK PERSEKTİFİ


İnsanda,mevcut iki perspektif vardır akıl ve mantık perspektifi.İnsan olaylara akılcı ve mantıklı bakar.Tabiki başka etkenlerdevardır, vicdan erdem, duygu ve hissiyat insan psikolojisiyle ilgilidir.Insanların nerdeyse yüzdesi olaylara akılcı bakar, çünkü hayat denilen yarını bilinmeyen esareti yaşamak zorundadır.İnsan, bilineni düşüncesi doğrultusunda yada yönlendirilerek.Akılcı perspektifin içinde; oyun, yalan, hile, kurnazlık, kötülük iyilikmevcuttur.En sağlıklı akıl diyebileceğim bugün toplum yöneticileri çok büyük bir aldatmacayla,toplumları sürüklüyorlar.Ben buna sadece,insanlara, toplumlara günah, yazık diyebilirim.Zaten insan,sahip olduğu akıl yetisiyle bahsettigim bu denklemin, içindençıkamıyacak durumdadır.İnsan olaya mantıklı baktımı olayın dengeli çözümü gerçekleşir,mantıklı düşünüşün   vicdanla beraber çözümcü  ve dengeleyicidir.Her ne kadar Hegel koyu bir rasyonalist olsada Mantık bilimi kavramını görebilmiştir. Akıl düşünmenin öbeklerinin bütününü kapsar (duygu mantık psikoloji his vb )fakat çıkar ve menfaat etkisiyle bir çok faydali şey bertaraf olur.Mantıkla olaylara yaklaşmak olayı çözer sorunu bitirir.Insan değil, neden ve sebep çarpıştırılarak gercek ve dogru sonuca varilir.Mantık,karşısındaki şeyi yok etmez yaratır. olayı çözmek için neden ve sebeb araştırılarak akla uygun olan bulunur, akıl merkezdir mantığı harekete geçirir.Bulunan güzel doğru mantıklı sonuç   asla akla teslim edilmez.Akıl daha çok kontrolsüzdür, akla teslim edilmez    o zaman (yalan hile kurnazlık kötülük) gerçek ve doğru bulunamaz."Aydınlanma nedir?Sorusuna Kant: kişinin kendisinin düştüğü erginsizlik durumundan yine kendi aklını kullanarak kurtulmasıdır."Kant büyük ihtimalle aklın kurnazlığından üç kağıtçılığından  v.b   habersizdi tabiki Nitzsche'de. Akıl ben merkezlidir, duyu ve hissiyatı bertaraf edecek kadar bencildir.Toplumlarda çıkan kargaşanın yüzde yüzü Rasyonalist (Akılcı) düşünce kavramının eseridir yani Hegel ve hegeli örnek alanların eseridir.Vicdan, erdem duygu hissiyat, rasyonalist düşüncede asla bulunmaz, bu kavramları akılcı düşünceyle bir araya getirmek isteyenlerde insanlara kötülükten başka bir şey veremez.İnsanlar ,alışkanlıklar kazanmış sürü haline gelmiş getirilmiştir.Emirlere, buyruklara, yasaklara sürü olmaya eğilimli ,diğeri bildiği doğru yoldan giden,kendi doğru yolundan giden,gidenin hataları, yanlışları olacaktır, tekrardan başlayacak.Sürü olmaya eğilimli olan bekliyecek emir nerden gelecek.Akılsız akıl  tarafından insan, günün nerdeyse yüzdesinde alışkanlıklar mevcuttur insan toplumunda. Alışkanlığın esas kaynağı, kişiyi kendi bilinci iradesi dışında başka yöne yönlendirilmesidir.Durum ve an’a, yönlenmek kendi iradesiyle, yönlendirilmek başka etkenlerin iradesiyle oluşur.Alman düşünür Schopenaour, bu konuyla ilgili bir iletisi olmasada*İnsan hayatına giren bütün nesnelerin, şeylerin, kavram ve olgularınbütünüyle saçmalığı tezini savunmustur,bu tez doğrudur doğruluğunu savunuyorum.


Hatice Ener


İNSAN PSİKOLOJİSİ


İnsan psikolojisinde,farkında olmak farkındalık kavramı, zekanında gelişiminde bir engeldir ki bu farkında olmak yada farkındalık yoksa.Çünkü yaşamda hayatta bir çok şey bir çok şeyin açığa çıkması farkında olmak ve farkındalıktan açığa çıkar.İnsan insanlar bütün zamanlarını boş şeylerle geçirir bu boş şeyler insanda yönlendirme yönlendirilme psikolojisini oluşturur.Bu yönlendirme psikolojisi insanlar arasında etkindir çok etkindir.Bu etkinlik farkındalığı bitirme aşamasını oluşturur.Farkındalığın bitmesi olayları görme anlama düşünme kabiliyetini bitirir.Değilmidir'ki insanların toplumların bütün yaşami alışkanlıklarla geçer.Tabi bu yaşam biçimine kazandırılmış kavramlar vardır, kültür, gelenek görenek, çalışma, eğitim ve insanlara çağla beraber tanıştırılmış ve kazandırılmış yasalar ve kanunlar(Bütünü Degil)vardır.Duyabiliyorum birileri buna karşı gelecek neymiş insan düşünüyor insan akıl sahibi, tabiki tabiki fakat bu insan aklının insana zarar verme insanı yok etme aşamasındaysa ben onlara akademisyenlere soruyorum.İnsanin böylesine güzel vasıflara sahip olupta özgürlüklerini kısıtlayıp sürüler haline getirip, demokrasileri yeterli değil, insan haklarına önem verilmiyor gibi dalaverelerle, insanları sürü haline getirip savaş çığırtkanlığı nedendir.Yazdığım gibi, kültür, gelenek görenek, çalışma, zaman, eğitim, kanun yasa kavramları, bütünüyle insani özgürlüğünden ve gerçek kimliğinden uzaklaştırıyor.Nedir insanın gerçek kimliği, insanı doğanın bir parçası olarak görüyorum bir ağaç ağaçtaki bir yaprak bir çiçek nasil'ki anını bitirip bitişi varsa insanında bir farkı yoktur.Değilmi'ki insan An`ı yaşarken zaman diye bir kavram uydurmuşlar şu kadar yıl şu kadar ay değil, değil böylesine kavramlar baştan sona saçma ve yanlıştır insanlara herhangi bir faydası bulunmuyor insanı robotlaştırmak sürüler haline getirmekten başka bir işe yaramıyor.insan doğadan gelmişken ve doğalken, hastalıklı bir kalıba koymak bahsini geçtiğim, kavramlarla insan psikolojisine çok büyük zarar veriyor.Psikologlar genellikle, insan psikolojisinde, algılama ve öğrenme, kavramlarını referans alır ön plana çıkartırlar.Fakat insandaki insanlardaki en belirgin özellik zekayi geliştiren en belirgin kavram *farkında olmak *farkındalık kavramıdır.Çünkü hayatta yaşamda öğrenme ve algılamanın haricinde, başka bir kavramın varlığından bu psikologlar habersizdirler.Farkında olmak ve farkındalık ayrıca dikkatle iç içedir çünkü insanlar genellikle hayatta yaşamda bir çok şeyi olaylarin % 90 yada %99 diyebilirim farkında olmadan geçiştirirler yada Neden? sorusunu sormazlar, görmezden gelirler, yada göremezler, yada görmek istemezler, buda öğrenilecek bir çok şeye, bilgi üretimine engel oluştururPsikolojide farkında olmak farkındalık kavramı,zekanın gelişiminde bir engeldir'ki bu farkında olmak yada farkındalık yoksa,çünkü yaşamda hayatta bir çok şeyin açığa çıkması, farkında olmak ve farkındalıktan açığa çıkar.Neden, sebep sonuç, insanı ilgilendirmiyor herhangi bir olay karşısında herhangi sıradan bir yaşamın belirgin özelliğidir.


Hatice Ener


DİNAZORLARIN AYAK İZLERİNDE


        Bu gidişin sonu nereye deyince, herkeste bir fikir düşünce oluşur yada gördüğünüz şahit olduğunuz bir durum  bir zamanın oluşumu gidişi.Hep beraber gidelim nereye gideceksek.Yalnızlık bir köpektir ısırdıkca çogalir onun için yalniz gitmekten korkarsınız,hani korkmakta iyidir tedbirinizi alırsınız neye karşı her gün çapraz dolanan kafalara mi.Yada çekeceginiz varsa yalniz kalirsiniz gidersiniz gittiginiz yola.Su çekersiniz topraklar yine kuraktır bir türlü yesermez, belki de topraklarin suya doymamasi kurakliktan yesermeyi bilmemesi yada alışkanlıktan yada ne bileyim dinazorların geçişinin bitmemesi.Etrafınıza bakarsınız bir şey farketmezsiniz görmezsiniz, anlamazsınız ,anlaşılmak istenmez aslinda farkedersiniz seçemezsiniz ne olduğunu algilayamazsiniz...Ya isimlerini bilmezsiniz ya tanimazsiniz ne oldugunu bilemezsiniz.Öylesine kalabalik ki bazen, ölülerden daha çok olduğunu bile düğünebilirsiniz aslinda çokturlar her birinin yaninda bir de ruhu vardir ne zaman çikacagini bilmeden gezdirir habersiz hatta hepsi ölüdür dünya makaramı'ki ip sarıyorsun etrafına.Birisini çevirip sorarsiniz, nerden gelip nereye gittigini alacaginiz cevap hep aynidir telas.Yasamak basarmak kurtarmak sahip olmak güzele ulasmak.Yasamak insan gibi nasil ki hayvandan farkliysa tabi yasama sansi verilmisse.Başarmak parmaklarinizi geçirirsiniz toprağa malesef hani kurakti ya.Kurtarmak of of en zoru neyi hangisini kurtaracaksin erozyondan o kadar çok ki kurtarayim derken batabilirsiniz.Sahip olmak gülünç ve komik, kurak topraklarda neye.Yine kaldin mi tek başina, dünya'da tek başına ay da güneş'te sonsuz bir evrende.O zaman bulduk yine kalabalığa gideceksin, yalniz kalsanda çaresiz kalsanda onca yoldan sonra umut vardi ya şimdi umuda sarilacaksin belki, belki diyerek.İnsandir doymak bilmez hem kendisini hem ruhunu doyuracaksin. Belkiler belkileri bitirmeyeceksin, biri elinden alinirsa diğerine koşacaksin kurak topraklari çölleri yeşertene kadar.Tabi topraklar yeşermeye niyetliyse küresel kronik hastalik.Yada hersey batmışsa beraber batacaksin ,kurtuldun mu yalnizliktan teninden çikti mi diş izleri.Evet yine ayni şey, bu gidisin sonu nereye hep beraber! . Hep beraber gidelim, gidelim de zevkler ve renkler tartışıliyor, bilindigi kadariyla tartişılmazdı espri niyetine mi yoksa hinlik mi.Başkasının rengine ve zevklerine neden karışırsın, siyahi seviyorsa kendi sorunu elebette beyazı bulmasını ve sevmesini de bilecektir.Müdahale, belki bildiginden belki bilmedigindendir yada yardimci olmak istemesindendir.Devletin yardimini isin içine katmiyoruz baslibasina kronik bir hastalik, basini döndürür döndürür seni satin alir ve satar.Hem kendisi hem bulastirmasi. Aslinda bu gidisin sonu hiç iyi degil, kurak topraklari çöllere su yetistirirken sularin bitmeside vardir tasarruf yapacaksin gidis belli oldu bir avuç tassaruf bir avuç çöl. Yasama telasi vardi, acaba bir hastalik ya da bulastirilmis bir kronik hastalik mi kronik olabilir, bunca yasam, zaman ve evrimden sonra mutlak kroniklesmesi gerekir, ayak uydurdukça ayak uydurmaktan baska çare yok mu.Bu gidişin sonu nereye demeden, dinazorların ayak izlerinde çimler yine yeşerir yine yine yorulmadan bıkmadan daha büyük bir istekle güzel şeyler görene kadar.


İNSAN ve BİLİNÇ


        Farkındalık yada Farkında olmak.İnsana bakıldığı zaman, doğuş, büyüme, gelişme aşamasına bilinçlenme eklenir.İnsanın bu dünyada, yaşamdaki tavır hareketleri, bilinçlenme derecesini izlenmezse görülmezse, dahi akademik olarak ortaya konulur.Iyi ve kötü oluşurken, bilinçli gözlemden sonra açıkça tavır, hareket bunların kapsamı ahlak açıkça belirgindir.Oluşmuş bir olayı, iyi yada kötü diye ayırmak insanın bilincine bağlıdır.İyiyi bilen bilinç kötüyü yapmaz, iyide vicdan vardır hem kendine hem başkasına karşı sorumluluk vicdani.Bilinci, faydalı hale getirebilecek en önemli kavramlardan biri ahlaktır.Sonsuz bilinçli olsa, insanda ahlak yoksa, kötünün oluşumu iyiden fazla duruma gelir.


AN TEORİSİ- 1


Zaman diye bir şey yoktur AN(Moment) vardır.Bilimde 360 meridyenin hayal diye tanımlanması gibidir zaman.İnsanın bir yaşam tarzı haline getirip yaşadığı hatta alışkanlık haline getirip yaşadığı olmayan negatif formattır.Milyonca trilyonca an farklılığını yaşıyor insan, bu da çok geniş aynı manada kısıtlıdır,Dünyadaki milyonlarca insan kendi an‘ını yaşıyor.Bir insanın yaşadığı AN insanın yaşadığı başka bir an’a uymuyor ve başka bir insanın yaşadığı an‘a uymuyor farklı an‘lar bunlar, buna an farklılığı diyebilirim.Bu arada yine, insanları engelliyen bu hareket tavırlar saboteler, tabiki insanların bütün an‘larını aynı kılmaya,aynı dereceye, aynı endekse getirmeye çalışmaktır bu da insanlara getirilen zarar ve kısıtlamadır. Dolayısıyla her insan kendi an‘ını yaşıyor ve farklı yaşıyor.Bu tahmin edilemez dünyada milyonlarca insan var, herkes bir AN o an’ı yaşıyor bunu engellerle kısıtlamalarla,herkesi aynı ana uydurmak, insana aynı şeyleri yapma endeksine getirmek insana,insanın doğal yapısına ve doğasına aykırıdır.





Haftungshinweis
Wir übernehmen keine Haftung für die Inhalte externer Links.
Für den Inhalt der verlinkten Seiten sind ausschließlich deren Betreiber verantwortlich.